19 Temmuz 2014 Cumartesi

Rojava Devrimi'nin Üçüncü Yıl Dönümü Üzerine - Ramazan Kaya


Bugün günlerden 19 Temmuz, yani Rojava Devrimi'nin üçüncü yıl dönümü. Rojava devrimi, iki yıl önce "Arap baharı" olarak adlandırılan isyan fırtınasının içine doğdu ve o isyan dalgası içinde solmayan, sonbahar'a dönüşmeyen, baharın yemyeşil umudunu ve coşkusunu koruyan tek halkadır. Sömürgeci Suriye devletinin yaşadığı bozgun, egemenlik sınırlarının giderek zayıflaması ve ülke içinde yaşanılan iktidar çatışmaları sonucunda Batı Kürdistan'da tertemiz, haklı ve gerçek bir devrim filizlendi. Kürdistan'da benim kuşağımın yaşadığı ilk devrimci zafer duygusudur. Yani Ortadoğu'da devrimci kuşaklara vaat edilmiş “gelecek güzel günler”e uyandığımız ilk sabahtır. Bu yorgun topraklarda, bu tükenmiş gökyüzünün altında ütopyalar çağının bitmediğini, devrimler defterinin kapanmadığını duyuran zayıf bir çığlıktır Rojava. Murray Bookchin, "gerçek bir devrim organik ve kendiliğinden olmalıdır; onun başarısı inceden inceye planlanmış bir stratejiye dayanmamalı, doğal bir gelişim seyri izlemelidir" der. Rojava devrimi tam da böyle gelişmişti, kenetlenmiş bir halkın yaralı gövdesine davetsiz bir misafir misali bir anda konuk olmuştu. Ancak halk, bağrına bastığı bu davetsiz misafiri çok iyi tanıyordu, yıllarca o topraklarda sömürgeci Suriye devletinin kimliğine almaya bile layık görmediği bir avuç Kürdün koynunda büyüttüğü bir çocuktu ve herkesin onun üzerinde emeği vardı. Rojava, aynı zamanda ulus-devlete ve devletçi sosyalizme veda eden 36 yıllık bir halk hareketinin ilk komünalist özgürlük deneyidir, Ortadoğu tarihinde örneği olmayan ilk öz-yönetim projesidir ve dört bir taraftan kuşatılmış yoksul bir halkın kendi özgücüyle ayak direttiği, ayakta kaldığı bir direniş deneyimidir. 

6 Ocak 2014 tarihinde Rojava’nın Amûdê kentinde toplanan Rojava Demokratik Özerklik Yönetimi Yasama Meclisi, Rojava Toplumsal Sözleşmesi’ni kabul etti. Ortadoğu’daki milliyetçilik, cinsiyetçilik, dincilik ve ulus-devlet çıkmazından kurutuluşun yol haritasını hayata geçirdi. Demokratik Özerk Kanton Yönetimleri’nin (Cizîr, Kobanê ve Efrîn) esas alındığı Rojava'da, ulus-devlet, askeri ve dini devlet anlayışı ve her türlü merkezi iktidar biçimi reddedilmiştir. Kürtler, Araplar, Süryaniler (Asuri, Keldani ve Arami), Türkmenler ve Çeçenler Kanton yönetiminin sağladığı bütün haklardan ve imkanlardan yararlanan eşit halklar olarak kabul edilmiştir. İslam, Hıristiyan ve Êzidî inançlarının her türlü baskıdan azade birlikte yaşamasının güvencesi verilmiştir. Cizîr kantonunun resmi dilleri Kürtçe, Arapça ve Süryanice’dir. Aynı zamanda diğer tüm oluşumların anadillerini kullanma ve anadillerinde eğitim görme hakkı tanınmıştır. Din, dil, ırk, inanç, mezhep ve cinsiyet ayrımının olmadığı, eşit ve ekolojik bir toplumda adalet, özgürlük ve demokrasinin tesisini öngören kurucu bir politika temel siyaset ilkesidir. Halk iktidarın yegane sahibidir, seçimle belirlediği kurumları ve meclisleri aracılığıyla yönetimini sağlamaktadır. Ayrıca yeraltı ve yerüstü tüm zenginlikler bütün toplumun eşit derecede yararlandığı bir ortak mülkiyet ilkesine bağlanmıştır.


Rojava Devrimi üçüncü yılına girerken Rojava’da ve devrimin başladığı Kobane’de direniş IŞİD çetesine karşı yükselmeye devam etmektedir. Bölgedeki sömürgeci devletlerin ve emperyal güçlerin Rojava'yı düşman listesine sokmalarında sebep ne petrol kuyuları, ne verimli araziler ne de bölgenin stratejik önemidir, temel sebep Rojava'nın Ortadoğu'da ulus-devletlere dayalı tahakküm zincirini kıran bir özgürleşme halkası olmasıdır. Milliyetçi, dinsel, mezhepsel çatışmalar cehennemine dönen, kadınların adeta soykırıma uğradığı, farklı cinsel yönelimlere yönelik nefretin ve ayrımcılığın ayyuka çıktığı, neo-liberal muhafazakar yönetimlerin vahşi sömürü ve baskısının dayanılmaz boyutlara vardığı bir coğrafyada Rojava başka türlü bir dünyanın  burada da mümkün olduğunun kanıtı ve kurucu iradesidir. Bu iradeyi kırmak, bu çorak topraklara ekilmiş ütopya tohumlarının yeşermesini önlemek adına ilan edildiği günden bu yana onlarca taşeron örgüt aracılığıyla Rojava kuşatılmaya ve teslim alınmaya çalışılmaktadır. Ancak Rojava o bölgede yaşayan bütün halkların seferber olmuş direniş ruhuyla, varlığını dayandırdığı anti-otoriter çağdaş devrim idealiyle mutlaka ayakta kalacaktır. Çünkü, Rojava Devrimi o yürekli evlatları ile birlikte eline silahı alıp dünyayı şaşırtan anaların eseridir. Kürdün, Arabın, Süryaninin, Ermeninin, Çeçenin ortak bestelediği özgürlük melodisidir, İslam, Hristiyan, Êzidî inançlarının özgürce serpildiği bir özerklik bahçesidir. Kadınların erkeklerle birlikte mevzi aldığı, geleneksel cinsiyet rollerini reddettiği, özel mülkiyete ve devlete meydan okuyan çağdaş bir devrimdir. Rojava Devrimi, 1871'de Paris'te, 1921'de Kronştad'da,1939'da İspanya'da yarım kalan düşlerimizin tamamlanma ihtimalidir.


Rojava Devrimi'ine selam olsun.

19 Tîrmehê Pîrozbe
Şoreşa Rojavayê li hemû gelê Kurdistanê ra, li hemû bindestê Cîhanê ra pîroz be..

Hiç yorum yok: